Din Kültürü

Mezhep nedir, kaça ayrılır ve nasıl ortaya çıkmıştır?

Mezhep nedir, kaça ayrılır ve nasıl ortaya çıkmıştır?

Mezhep nedir?: Mezhebin kelime anlamı izlemek, gidilen yol, benimsenen görüş demektir. Dini anlamda ise müctehid bir islam aliminin kapalı veya kesin olmayan ayet ve hadisleri islama ters düşmeyecek şekilde yorumlaması ve çözüm getirmesi demektir. Başka bir ifadeyle, bir dinin farklı görüş ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biridir. Müctehid ise bir konu hakkında tüm delilleri inceleyerek hüküm çıkartan din adamlarına denir.

Mezhepler nasıl ortaya çıkmıştır?

Peygamberimizin vefatından sonra İslâm alemi genişledi. İran, Irak, Suriye gibi yerler fethedildi. Hz. Ömer (ra) Zeyd b. Sabit, Abdullah bin Ömer (ra) Medine’de kalırken, pek çok sahabi efendimiz de yeni fethedilen yerlere dağıldı.

Mesela Abdullah bin Mesud (ra) Irak’a; Ebu Mûsa el-Eşari (ra), İmran bin Huseyn (ra) ve Enes Bin Malik (ra) Basra’ya; Ebu’d-Derda (ra), Muaz bin Cebel (ra), Muaz bin Cebel (ra) Muaviye (ra) Ubade bin Samit (ra) Şam’a gitti. Her Sahabi bulunduğu yerde fetva ve ilim öğretme işleri ile meşgul oldular.

Sahabiler, kendilerine sorulan suallerde evvela, Kur’an’a müracaat ediyorlardı. Sualin cevabını Kur’an’da bulamadıklarında hadislere bakıyorlardı. Hadislerde de bulamazlarsa, Kur’an ve hadise dayanarak kendileri içtihad yapıyorlardı.

Çünkü bu sahabiler aynı zamanda Resulullah (sav)’in yanında uzun süre kalmalarından dolayı, Kur’an ve Sünnet’ten hüküm çıkarabilme anlayışına sahiptiler. Yani müçtehit idiler.

Bir yandan Müslümanların dini meselelerine çözüm bulan, fetva veren bu Sahabiler, diğer taraftan dini ilimler sahasında pek çok talebe yetiştirdiler. Böylece Peygamberimizin bırakmış olduğu ilim ve hikmet mirası, Sahabiler yoluyla kendilerinden sonraki nesil olan Tâbiin’e intikal etti.

Sahabilerden ders alan ve kendilerine Tabiin denilen zatlar, çeşitli İslam merkezlerinde bulunuyorlardı. Mesela Medine’de Salim bin Abdullah bin Ömer, Zühri, Yahya bin Said, Mekke’de Atâ bin Rabah, Kûfe’de İbrahim en-Nehai, Basra’da Hasan el-Basri, Şam’da Mekhul bin Muslim el-Huzelî, Yemen’de Tavus bin Keysan (rahmetullahi aleyhim ecmain) bu zatlardan bir kaçı idi.

Bu imamların her biri kendisinden ders aldığı sahabinin rivayet ettiği hadisleri ve çeşitli meselelerdeki fetvalarını derlediler, bir araya topladılar. Bunlar da kendilerine sorulan suallerin çoğunu evvela Kur’an’da, sonra da hadislerde ararlar, cevabını bulamadıkları meselelerde, kendi içtihatları ile verdiler.

Tabiin imamları da Sahabiler gibi bir yandan Müslümanların suallerini cevaplandırırken, bir yandan da talebe yetiştirmekle meşgul oluyorlardı. Çevrelerinde halkalanan talebelere İslam ilimlerinden ders veriyorlardı. İslam hukukunun temelini kurma, karşılaşılan yeni meseleleri enine boyuna inceleyip hükümlerini açıklama hususunda talebelerine rehberlik ediyorlardı.

Tabiinin yetiştirdiği bu talebelere “Tebe-i Tabiîn” denir ki, meşhur olanları şunlardır: İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Evzaî, Leys Bin Sa’d, İmam Şafiî, Ahmed bin Hanbel, Süfyan-ı Servi, Süfyan bin Uyeyne (rahmetullahi aleyhim).

Bu zatlardan bazıları, mesela İmam-ı Azam, her ne kadar birkaç sahabiyi görmüşse de ilmi hüviyet itibariyle Tebe-i Tabiinden sayılır.

Tabiin alimleri Sahabilerin fetvalarını topladıkları gibi Tebe-i Tabiin alimleri de Tabiinin fetvalarını topladılar. Ayrıca kendileri de fetva verdiler. Yeni karşılaşılan meselelerde fikri çalışmalarda bulundular ve belli esaslar ortaya koydular.

Tebe-i Tabiin devri, başta tefsir ve hadis olmak üzere bir çok ilmin tahsil edildiği münbit ve bereketli bir zamandı.

Müçtehid derecesinde pek çok imam vardı. İşte fıkhi-ameli mezheplerin teşekkülü Tebe-i Tabiin zamanına rastlar. Gerek sahabilerin, gerekse Tabii’nin temel meselelerinin dışında kalan teferruatla ilgili meselelerde, Kur’an ve Sünnet ışığında yaptıkları içtihatlar neticesinde, aynı konuda farklı fetvalar ortaya çıktı.

Müslümanlar, kendi bölgelerinde yaşayan imamın fetvalarını biliyor, onu tercih ediyor ve onunla amel ediyordu. İşte bu tercih ve taraftarlık, zamanla yerini “gidilen yol” manasına gelen “Mezhepleri” ortaya çıkardı.

Kaç çeşit mezhep vardır?

  •  İtikadi Mezhepler: İmanla ilgili konulardaki görüşler
  •  Ameli Mezhepler : İbadetle ilgili konulardaki görüşler

İtikadi mezhepler
İman esaslarını kabul etme konusunda bir çok görüş ve mezhep vardır. Bunlar iki gruba ayrılır

  •  Hak Mezhepler veya ehl-i sünnet mezhepleri
  •  Batıl Mezhepler veya ehl-i bit’at mezhepleri

Ehl-i Sünnet ne demektir?
Dini yorumlarda Hz. Peygamberin ve sahabelerin yolunu takip edip onu örnek alan, sahabe arasında ayrım yapmadan onları bütün olarak seven ve kabul eden mezhebin adıdır.

Ehl-i bit’at ne demektir?
Yorumlarını daha ziyade kendi görüş ve fikirlerine dayandıran, bazı sahabeleri sevgide aşırıya kaçan, bazılarına karşı da nefret duyan mezhebin adıdır.

Batıl mezhepler (Ehl-i Bit’at Mezhepleri)
Ehl-i bid‘at mezhepleri de ikiye ayrılır:

  •  Küfre düşmeyenler,
  •  Küfre düşenler.

Küfre düşen bid‘at mezheplerinin temeli, İslam’ın ana esası olan âyet ve hadislerin görüşlerine uymayan, genellikle kişilerin kendi arzu ve hevesleri doğrultusunda uydurdukları iddialardır ki, bunların sayıları çoktur.

Amelde Hak mezhepler

Fıkıhtaki (ibadet ve amele dair olan konularda) ihtilaflar, akaitteki ihtilaflar gibi insanı bid‘at ve dalâlete götürmez.

Amelde hak olan dört mezhep sırasıyla şunlardır:

1. Hanefî mezhebi
Mezhebin kurucusu İmam-ı A‘zam Ebû Hanîfe’dir (rh.). Hicri 80 (M. 699) yılında Kufe’de doğmuş, 150’de (M. 767) Bağdat’ta vefat etmiştir. Aslen varlıklı bir aileden gelen İmâm-ı A‘zam hazretleri, ilim öğrenme ve öğretmenin yanında ticaretle de meşgul olmuştur. Ticari hayatı, günlük meseleleri iyi bilmesine, ihtiyaçları yakından tanıyıp problemleri kolay ve isabetli çözmesine yardımcı olmuştur.

İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh.) ictihatlarında daima insanların ihtiyaçlarını, dinin inanç ve ameldeki maksadını, temel kriterleri dikkate alarak hareket etmiştir. Mezhebin en önemli özelliği, ayet ve hadislerin hükmü ile aklın yorumu arasında makul bir dengenin oluşudur. Dört ana şer‘î delilin yanında örf ve âdet gibi fer’î delilleri, kamu yararını daima göz önünde bulundurmuş, kişi hak ve hürriyetlerinin korunmasını düstur (ilke) edinmiştir. Mezhep ekseriyetle Türkiye, Balkanlar, Türkistan, Hindistan, Pakistan’da yaygındır.

2. Mâlikî mezhebi
Mezhebin kurucusu İmam Malik’tir (rh.). Hicri 93 (M. 711) yılında Medine’de doğmuş, 179 (M. 795) yılında yine Medîne’de vefat etmiştir. Mezhebin en önemli özelliği, İmam Mâlik’in, o günün ilim merkezi durumunda olan Medine halkının uygulamasına büyük ehemmiyet vermesidir. Ona göre, Medinelilerin ameli, mütevatir sünnet (en kuvvetli sünnet) hükmündedir. Mezhep genellikle Mısır ve Kuzey Afrika’da yaygındır. İmam Mâlik, ehl-i hadis veya ehl-i Hicaz fıkhının temsilcisidir.

3. Şâfiî mezhebi
Mezhebin kurucusu İmam Şâfiî’dir. Hicri 150 tarihinde (M. 767) Filistin’in Gazze şehrinde doğmuş, 204’te (M. 819) de Mısır’da vefat etmiştir (rh.). İmam Mâlik’ten Hicaz fıkhını, Ebû Hanîfe’nin talebesi olan İmam Muhammed’den de Irak fıkhını öğrendi. Mezhebinin en önemli özelliği, âdeta Hanefî ile Mâlikî fıkhının terkibi/sentezi (birleşimi) niteliğinde olmasıdır. Şâfiî mezhebi genellikle Mısır, Suriye, Irak, Horasan’da yaygındır. Ayrıca Türkiye’nin Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde de epeyce mensubu bulunmaktadır.

4. Hanbelî mezhebi
Mezhebin kurucusu İmam Ahmed b. Hanbel’dir (rh.). Hicri 164’te (M. 780) Bağdat’da doğmuş, 204’te (855) de yine Bağdat’ta vefat etmiştir. İmam Ahmed b. Hanbel ibadet ve muamelat konularında iki ayrı usûl benimsedi. Mezhep genellikle Hicaz, Filistin, Mısır gibi ülkelerde yaygındır.

Arkadaşlarınla paylaşır mısın?

Mezhep nedir, kaça ayrılır ve nasıl ortaya çıkmıştır? hakkındaki aklınıza takılan soruları aşağıdan öğretmen ve öğrencilere sorabilir, Mezhep nedir, kaça ayrılır ve nasıl ortaya çıkmıştır? için bilgi alabilirsiniz..

Yorumlarını paylaşır mısın?

css.php