Hikaye nedir?: Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuya haz verecek şekilde anlatıldığı kısa edebî yazılara hikaye (öykü) denir. Edebiyatımızda öykü, bugüne gelinceye kadar birçok aşamadan geçmiştir ve bu nedenle öykünün değişik tanımları yapılmıştır.

Hikayenin öğeleri nelerdir?

  • Olay: Hikayelerde çoğu zaman ele sadece tek bir olay alınmaktadır. Hikayelerde karakterlerin hayatlarından kopuk bir şekilde sadece belli bir kısım, yani sadece bir olay ele alınır. Olayların öncesi ve sonrası hakkında okuyucunun hayal gücü devreye girmektedir.
  • Kişi: Hikayelerde kişi sayısı da oldukça azdır. Sadece tek bir olay anlatıldığından, anlatılan olayın da kısa süre içinde bitirilmesi nedeniyle kişi sayısı da sınırlı tutulmaktadır.
  • Zaman: Hikayelerde zaman kavramına pek yer verilmez. Zaman bazı hikayelerde belirtilirken anlatılan olay kısa bir zaman içinde sonuçlandırılmaktadır.
  • Mekan: Zaman unsurunda olduğu gibi mekanların anlatımına ve tasvirlerine de pek yer verilmez.

Hikaye türleri nelerdir?

1. Olay öyküsü

  • Bu tarz öykülere “klasik vak’a öyküsü” de denir.
  • Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır.
  • Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır.
  • Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde gi-derilir.
  • Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir.
  • Türk edebiyatında bu tarz öykücülüğün en büyük temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Ayrıca Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Necati Cumalı, Talip Apaydın da olay türü öykücülüğünün temsilcileri arasındadır.

2. Durum öyküsü

  • Bu tarz öykülere “modern öykü” de denir.
  • Her hikaye olaya dayanmaz.
  • Bu tür öykülerde merak öğesi ikinci plandadır.
  • Yazar, bu öykülerde okuyucuyu sarsan, çarpan, heyecana getiren bir anlatım sergilemez. Onun yerine günlük hayattan bir kesit sunar veya bir insanlık durumunu anlatır.
  • Bu öykülerde kişisel ve sosyal düşünceler, duygu ve hayaller ön plana çıkar.
  • Durum öyküsü ünlü Rus edebiyatçı Anton Çehov tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Çehov tarzı öykü” de denir. Bu tarz öykünün Türk edebiyatındaki temsilcileri: Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal.

Hikayenin özellikleri nelerdir?

  • Hikayede olay tek, kişi kadrosu az, zaman dardır. Bu yönleriyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.
  • Hikayede yapı unsurları olay, kişi, yer ve zamandır.
  • Öyküde konu gerçek yaşamdan alınır. Çevre, genellikle betimlemelerle (tasvir) verilir.
  • Yaşamın bir kesitinde odaklaşır, yoğunlaşır; anlattığı kişiye, olaya, duruma belirli bir dünya görüşü açısından yorum getirilir.
  • Öykü türü edebiyatımıza Tanzimat Dönemi’nde girmiştir.
  • Dünya edebiyatında öykü türünün ilk örneklerini Boccacio, “Decemeron” öyküleriyle vermiştir. Bizde Ahmet Mithat Efendi’nin “Letaif-i Rivayet” i ilk öykü kitabıdır. Batılı anlamda ilk öykü ise Samipaşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı öyküsüdür.

Türk edebiyatında hikayenin gelişimi

Türk edebiyatında, bir olay anlatan sözlü ya da yazılı anlatılara hep hikaye adı verilmiş, manzum olanlara destan da denmiştir. Divan edebiyatında mesnevi türü (Leyla ile Mecnun, Yusuf ve Züleyha vbg.) bunun en ünlü örneğidir. Halk edebiyatında hikayeci-âşıklar tarafından kahvelerde, köy odalarında, düğün vb. toplantılarında söylenen hikâyeler, halk hikâyesi diye anılır.

15. yüzyılda yazıya geçirildiği sanılan ve destansı bir nitelik gösteren Kitab-ı Dede Korkut ‘taki hikâyeler bunun ilk örnekleri sayılabilir.

Anadolu’da 16. yüzyıldan bu yana, sözlü halk geleneğinde sürüp gelen halk hikayelerinde olaylar nesir ile anlatılır, duygusal, coşkulu, haller nazımla ve saz eşliğinde söylenir. Halk hikayeleri, konuları bakımından, aşk hikayeleri ve kahramanlık hikayeleri olmak üzere ikiye ayrılır.

Türk edebiyatında çağdaş hikaye Batı’dakinin tersi olarak, halk hikaye ve masallarının gelişmesiyle oluşmamış; 19. yüzyılın ikinci yarısında doğrudan doğruya batı edebiyatının hikaye yolundaki ürünleri örnek tutularak yazılmaya başlanmıştır. Batı uygarlığı çevresindeki Türk edebiyatında, hikaye karşılığı olarak “küçük hikaye” terimi kullanılmıştır.

Edebiyatımızda Batı’daki anlamıyla ilk hikaye Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılmıştır. Hikayelerinin kimi çeviri kimi yerlidir. Bu yolda ikinci yazar Emin Nihat’tır; Müsameretname adlı kitabında 7 hikaye toplanmıştır. Aynı dönemde kurgu ve anlatım bakımından başarılı sayılabilecek ilk örnek Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı hikayesidir. Bu dönemin başka bir yazarı ise Nabizâde Nazım’dır.

Türk öykücülüğünü yetkinliğe kavuşturan yazar ise Halit Ziya Uşaklıgil oldu. Edebiyat-ı Cedide döneminde yalın diliyle dikkat çeken Uşaklıgil, titiz gözlemciliğiyle gerçekçi öykü geleneğini başlatan yazardır. Bu dönemin diğer yazarları Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu ve Saffeti Ziya idi.

Meşrutiyet’in ilanından sonra gelişen yeni edebiyat akımıyla birlikte öyküde toplumsal ve siyasi sorunlar işlenmeye başladı. Türkçe’de yabancı sözcüklerin temizlenmesi, yazımda konuşma dilinin hakim olması, taşra yaşamının gerçekçi bir üslupla edebiyata taşınması gibi özelliklerle bilinen bu dönemde Ömer Seyfettin, Türk öykücülüğünde yeni bir çığır açtı. Onu Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay izledi. F. Celaleddin, Selahattin Enis, Sadri Ertem, Cemal Kaygılı, Sabahattin Ali, Kenan Hulusi Koray, Nahit Sırrı Örik, Bekir Sıtkı Kûnt, M.Şevket Esendal Cumhuriyet dönemi öykücülüğünü hazırlan isimlerdir.

Cumhuriyet dönemi 1930’lar sonrasını kapsar. Bu dönemde alışılmışın dışında bir öykü dünyası kuran Sait Faik Abasıyanık, Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaç), diyalogların usta yazarı Orhan Kemal, Mehmet Seyda, Samet Ağaoğlu, Sabahattin Kudret Aksal, Kemal Bilbaşar, Kemal Tahir ve Ahmet Hamdi Tanpınar Tarık Buğra öykü yazarları olarak ön plana çıktı.

Günümüzde Türk öykücülüğü geniş bir konu ve üslup zenginliğiyle sürmektedir. Bunlar arasında Muzaffer Buyrukçu ve Osman Çeviksoy üslupçuluklarıyla ön plana çıkarken, İslam Gemici, Necati Tosuner (Çıkmazda, Neden Kitap) gibi isimler de çalışmalarına devam etmektedirler.