Sanayi Devrimi’nden önceki dönemlerde dünya ekonomisi tarım faaliyetlerine dayalıydı. Bu nedenle birçok uygarlık ekonomileri için önemli bir faaliyet olan tarımı geliştirmek ve sürdürebilmek için çeşitli uygulamalar yapmıştır.

Tarihte toprak yönetimi

Anadolu toprakları İlk Çağ’dan günümüze kadar birçok uygarlığa yurt olmuştur. Bu uygarlıklar için tarım her zaman önemli bir faaliyet olmuştur. Örneğin, Anadolu’daki İlk Çağ uygarlıklarından biri olan Hititler bir tarım toplumuydu. Toprak devletindi. Hitit kralları bu toprakları ekilip üretim yapılmak üzere çeşitli devlet görevlilerine (komutan, vali vs.) veriyordu. Savaş zamanlarında toprak verilmiş komutan ve valiler besledikleri askerlerle savaşa katılıyorlardı.


Orta Çağ Avrupası’nda toprak yönetimi

Derebeylik sisteminin yürütüldüğü bu dönemde Avrupalı krallar ülkelerini büyük kontluklara, kontluklar da küçük yönetim birimlerine ayırmıştı. Bu birimlerin her birinin başına ise bir senyör yönetici olarak atanıyordu. Halk ile bu senyör arasında bir anlaşma yapılıyor, bu anlaşmaya göre halk senyöre bağlılık yemini ederek onun himayesine giriyordu. Bu anlaşmaya bağlı olarak halk kendine ait olmayan toprakları işleyebiliyordu. Topraktan elde ettiği gelirin büyük bölümünü senyöre ve krala vergi olarak veriyordu. Derebeylik sisteminde senyörler, himayeleri altındaki toprakları içinde çalışan köylülerle birlikte satabilme hakkına sahipti. 

Selçuklularda toprak yönetimi

Selçuklularda toprak yönetimine ikta sistemi adı veriliyordu. Bu sistemde ülke toprakları çeşitli bölümlere ayrılmıştı. Bu bölümlerden biri olan has toprakları, geliri doğrudan sultan ailesine verilen topraklardı. Diğer bölümde bulunan ikta toprakları ise komutanlara taşrada oturup seferlere asker getirerek katılma görevi karşılığında verilen topraklardı. Selçuklularda fethedilen yerlerde müslüman olmayan yöneticilerin elinden alınan ve haraca bağlanan topraklara haraci topraklar adı veriliyordu. Bu toprakların geliri doğrudan devlet hazinesine aktarılmaktaydı. Selçuklularda topraklar, devletin malı sayılırdı ve bu topraklara “miri arazi” denirdi. Miri Arazi 4’e ayrılır:

  1. Has Arazi: Mülkiyeti ve vergi gelirleri sultan ve ailesine ait olan topraklardır.
  2. Vakıf Arazi: Geliri sosyal yardım kurumlarına ayrılan topraklardır.
  3. Mülk Arazi: Görevlerinde başarılı olan devlet adamlarına verilen topraklardır. Bu topraklar kişinin mülkiyeti sayılır, bu toprakları istedikleri şekilde kullanırlardı.
  4. İkta Arazi: Ordu mensupları ile devlet adamlarına hizmetleri veya maaş karşılığı verilen topraklardır. İkta sahipleri atlı asker beslerlerdi.

İkta sisteminin faydaları

  • Merkez ordusu güçlenmiş,
  • İkta topraklarındaki üretim, denetim altına alınmış,
  • Devletin önemli giderleri karşılanmıştır.

Osmanlı Devletin’de toprak yönetimi

Osmanlı Devleti’nde toprak ve ordu sisteminin temelini Tımar Sistemi oluştururdu. Bu sistemde devlet “Tımarlı Sipahi’ye belli bir toprak parçası verirdi. Tımarlı Sipahi, emrindeki askerlerle bu toprağı ekip biçer, elde edilen gelir, askerlerin ihtiyaçları ve eğitimi için harcanırdı. Çok disiplinli bir asker topluluğu olan Tımarlı Askerler, savaş zamanında savaşlara katılırlardı.

Tımar sisteminin faydaları

  • Devlet üretimi denetim altına almış ve sürekliliği sağlamıştır.
  • Eyalet askerlerini yetiştirmiş ve devamlı bir şekilde savaşa hazır bir ordu bulundurulmuştur.
  • Ülke arazisinden daha iyi yararlanılması ve askeri masrafların azaltılmasıyla devlet gelirlerinin arttırılması sağlanmıştır.
  • Dirlik sistemi olan yerlerde devlet, vergi yükünden kurtulmuştur.
  • Osmanlı Devleti’nde tımar sisteminin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi, tımar sistemine bağlı topraklardan sağlanacak vergilerin doğru tespit edilmesine bağlı olduğu için kayıt sistemine ihtiyaç duyulmuş ve tahrir defterleri oluşturulmuştur. Devlet bu yolla, vilayetlerdeki vergiye bağlanacak nüfusu ve tahmini vergi gelirlerini tespit etmiştir.

Osmanlı Devleti’nde de toprak üç birime ayrılmıştı.

1.Mülk Arazi: Mülkiyet hakkı arazi sahibinin olan topraklardır. Mülk arazi ikiye ayrılır:

  • Öşri Topraklar: Fethedildiği zaman Müslümanlara verilen topraklardır. Topraklar, sahiplerinin mülkü sayılır, isteyen topraklarını satabilir, bağışlayabilir, vakfedebilir, miras bırakabilirdi. Toprağı işleyenler, elde ettikleri ürünün 1/10’unu vergi olarak devlete verirlerdi. Bu vergiye “öşür” denirdi.
  • Haraci Topraklar: Bu toprakların sahipleri Gayrimüslimlerdi (Müslüman olmayanlar). Bunlardan alınan toprak vergisine “haraç” denirdi.

2. Vakıf Arazi: Gelirleri cami, medrese, hastane, imarethane, han ve hamam gibi topluma hizmet veren kuruluşların masrafları için ayrılmış arazilerdir. Vakıf arazilerinin alınıp satılması kesinlikle yasak olup vergiden muaf tutulmuşlardır. Vakıf topraklar üzerinde çalışan halk, arazisi hangi vakfa ayrılmışsa öşür vergisini o vak­fın yöneticisine veriyordu.

3.Miri Arazi: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Devlet bu toprakları işletmesi için üzerinde yaşayan kişilere verirdi. Toprağı iyi ekip biçmeyen veya üç yıl üst üste boş bırakanlardan toprakları geri alınır, başkasına verilirdi. Amaç; tarımda üretimin devamlılığını sağlamaktır. Miri arazinin bölümleri:

  • Vakıf Arazi: Geliri cami, hastane, kervansaray, medrese gibi bilim ve hayır kurumlarının yapımı, idaresi ve bakımı için ayrılan topraklardı. Vakıf topraklarının gelirlerinden vergi alınmazdı.
  • Ocaklık Arazi: Kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan sınır boylarındaki araziye denirdi.
  • Yurtluk Arazi: Sınırları koruma karşılığında sınır boylarında ayrılan araziye denirdi.
  • Mukataa: Geliri doğrudan doğruya hazineye kalan araziye denirdi. Bu topraklardan elde edilecek gelir peşin  olarak mültezim denilen varlıklı kişilere satılır ve mültezimlerden alınan paralar doğrudan hazineye aktarılırdı. Bu sisteme “İltizam Sistemi” denirdi.
  • Dirlik Arazi: Geliri devlet memurlarına ve askerlere maaş ve görev karşılığı olarak verilen topraklardır. Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılırdı:

– Has: Yıllık geliri 100 000 akçeden fazla olan toprağa denirdi. Padişaha, divan üyelerine, beylerbeylerine, şehzadelere ve sancak beylerine verilirdi.

– Zeamet: Yıllık geliri 20 000 ile 100 000 akçe arasındaki topraklara denirdi. İkinci derecedeki memurlara verilirdi. Alaybeyleri, kapıcıbaşı, Divan kâtipleri gibi.

Tımar: Yıllık geliri 3 000 akçe ile 20 000 akçe arasındaki topraklara denirdi. Savaşlarda yararlılık gösterenlere verilirdi. Tımarlı Sipahi’ler gelirlerinin bir kısmıyla atlı asker yetiştirirler, bir kısmını da maaş olarak alırlardı. Tımar sistemiyle yetiştirilen askerler, Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını oluştururdu. Tımar sistemine bağlı topraklar “Tahrir Defterlerine” kaydedilirdi.